Mesane Kanseri Tedavisinde İmmünoterapi

Konu Başlıkları

Kontrol Noktası” Baskılayıcıları

Mesane kanseri, en sık görülen kanserler arasında 5. sırada yer almaktadır.
A.B.D.’de her yıl 74.000 yeni vaka ile kanser teşhis edilen hastaların %5’ini oluşturmaktadır. Ve maalesef yılda 16.000 hasta bu nedenle kaybedilmektedir.

Mesane kanseri hastalarının %75’i teşhis edildiğinde yüzeyel (kasa invaze olmayan) mesane kanseri şeklinde teşhis edilir. İdrar kanalından TUR(mesane tümörü-MT-) ve adjuvant intravezikal tedaviler ile kontrol edilmeye çalışılır.

Yüzeyel (yüksek grad, T1 ve karsinoma insitd varlığı ile beraber olan) yüksek riskli hastalarda tekrarlama ve olası ilerleme riskini en aza indirmek için en sık başvurduğumuz tedavi intravezikal BCG (bacillus Calmetter-Guerin) immünoterapi uygulamasıdır.

Ancak günümüzde mesane kanserlerindeki yeni yapısal değerlendirmeler ve tedavi olanakları tüm hızıyla devam etmektedir.

İmmünoterapi’nin Doğuşu

1892 yılında William B. Coley, genç bir kızda inoperabl sarkom belirtilerinin superficial streptokok enfeksiyonu ile regresyonunu görmüştür. Rezekte edilemeyen yumuşak doku sarkomlu hastalara “Coley Toksini” olarak isimlendirilen çeşitli antijenlerin enjeksiyonu ile, malign tümörlere karşı terapötik immün yanıtı uyarma görüşünün doğmasına ve kanser immünoterapisi alanında çığır açılmasında öncü olmuştur.

Raymond Pearl, yaptığı otopsilerde, tüberküloz nedeniyle ölenlerde çok daha düşük kanser oranı yanında, başka nedenlerden ölenlerdeki yüksek tüberküloz oranına dikkati çekmiştir.

Dr. Lloyd Old, attenüe Mycobacterium bovis ile geliştirilen BCG aşısının sıçanlarda, konak bağışıklığını uyararak, tümöre karşı direncin arttığını göstermiştir. Bu veriler ile BCG tedavisinin ilk kez melanomda ve ardından mesane kanserinde klinik kullanımlarının yolu açılmıştır.

Yüzeyel Mesane Tümörü Tedavisinde BCG İmmnünoterapi

1970 yılında Alvaro Morales intravesical BCG uygulamasının yüzeyel mesane kanserli 10 hastanında 7’sinde tümör rekürransını azalttığını rapor etmiştir. Bu veri başlangıcı ile, günümzüde, BCG yüksek riskli yüzeyel mesane kanserinde TUR(MT) sonrasında standart tedavi olarak kılavuzlarda yer almıştır.

Son dönemde yapılan randomize serilerin meta-analiz verileri, BCG idame tedavisi ile, Mitomisin-C, ile karşılaştırıldığında rekürrens riskinde %32 azalma olduğunu göstermiştir. Ayrıca idame BCG tedavisi, BCG indüksiyon tedavisi ile kaşılaştırıldığında rekürrens riskinde %28 azalma göstermektedir.

BCG uygulamasının sahip olduğu terapötik etkinin kesin mekanizması tam olarak anlaşılmamış olmasına rağmen, immün modülasyon yoluyla etki ettiğine ait çeşitli teoriler söz konusudur.

BCG uygulaması, yardımcı T lenfosit tip-1 ile aktivite olan doğal katil hücreler, nötrofil ve makrofajlar tarafından tümör hücrelerinin eliminasyonuna yol açmaktadır.

Bahsedilen bu başarı oranlarına rağmen, bazı noktalar da BCG’nin suboptimal tedavi olmasına neden olmaktadır. %30 a yakın hastada ilk aşamada tedavi yanıtsız kalabilmektedir. Ayrıca yanıt veren olgularda da %74 ileriki dönemlerde relaps söz konusudur.

BCG-refraktör hastalığında radikal sistektomi halen altın-standart olarak kabul edilmektedir.
BCG idame tedavisi BCg etkinliğini en üst düzeye taşımak için önerilmiş olsa bile, %35 hasta lokal ve sistemik toksisiteleri nedeniyle idame tedaviye devam edememektedir. Ayrıca son dönemde yaşandığı gibi, BCG üretimindeki kontaminasyon ve dünya üzerindeki saklanma ihtimalleri de yüksek riskli yüzeyel mesane kanserinde ilacın etkinliğine gölge düşürmektedir.

Günümüzde hastalığın tekrarını ve progresyonunu azaltacak iyi tolere edilebilen bir tedavi seçeceğine ciddi anlamda ihtiyacı vardır.

Tümör Kaçma Mekanizmaları

Konak immün sistemi tümör hücrelerinin proliferasyonunun tanınması ve kontrol edilmesinde önemli rolü sahiptir. Major Histocompatibility Complex (HMC) mokelülleri tarafından T-lenfosit hücre reseptörlerine iletilen tümör antijenlerinin yaptığı etki ile T-lenfositlerinde bir yanıt oluşur. Bu T-lenfositler CD4+ ve CD8+ hücrelerinde uyarıları ile hedef hücre olan tümör hücresinde yıkıma neden olur.

Bazı kanser hücreleri bu yolağın çeşitli aşamalarından kaçmayı başabilirler. Bazı akciğer ve prostat kanserleri MHC-sınıf-1 moleküllerinde azalmaya yol açar, bu şekilde T-lenfositlerine antijen iletimini azaltmış olurlar. Böylece T-lenfositlerinde kanser hücresine karşı başlatılacak yıkım reaksiyonu başlatılamaz.

Melanoma adezyon moleküllerinin salınımı azaltarak, öldürücü hücrelerin tümör hücrelerine migrasyonunu engeller. Ayrıca tümör hücreleri T-lenfosit hücrelerinin yoluyla gelişen öldürme mekanizmalarına direnç geliştirebilmektedir.

Hızlı Randevu

Hızlı Randevu

Hastalığınız ile ilgili detaylı bilgi almak için lütfen randevu alınız.